24 Şubat 2013 Pazar

     Bir adet giriş yazısı demek istiyorum.

     Şahsen bu blog ile ne yapacağıma bir türlü tam olarak karar verebilmiş değilim. Benim için en kolayı kitap yazıları yazmak olur. Halihazırda okuduğum bir çok kitap var, birinden başlayıp internette de şöyle bir göz atıp bir şeyler karalayabilirim, ama bunu düşündükçe "onu da herkes yapıyor be güzelim" diyor iç sesim.. Oradan buradan bulduğum, kendi üzerimde denediğim bakım kürlerini fotoğraflı anlatımlarla paylaşmak da geçti aklımdan. Ama 3 kaşık bal koyduğumuzda 1 kaşık tarçın koyuyoruz yazacağım aknelere çok iyi gelen bal-tarçın maskesini okuyup "ama bnm yzme 2 kşk bal yetyr, trçnnı n kdr kycm? ok kib by" yazacak insanları düşündükçe daral geldi vazgeçtim. Filmlere el atmak istedim ama işte o hiç beceremediğim bir şey. Mutlaka kendime bir adet yakışıklı bulur filmi onun etrafında izlerim, üstelik bazen o kadar sıkılırım ki (izlediğim şeyin kalitesinden değil, kendimden kaynaklanan sebeplerle) gom player'da sağ ok tuşuna basarak 2 saatlik filmi yarım saatte izleyiverip sonra da "ehe ben o filmi izledim ki" derim. Benim yapacağım eleştiri anca emeğe yazık olur. Sporu hiç sevmem, yani tabi yüzücüleri izlemeye her genç kızımız kadar bayılırım ama ben, kendim spor konusunda inanılmaz beceriksiz bir insan olduğumdan her zaman spordan uzak durmuşumdur. Yine dediğim gibi ben sporla ilgili yazarsam zarar ziyan olur. Güzellik ve bakım kadar moda da bir o kadar ilgimi çeker, az buçuk elim de yatkındır kendi pantolonlarımı ufacık minicik ve bir o kadar sevimli şortlara çeviririm ya da gömleklerimi daraltır öyle giyer sonra dikişini açar bu sefer de bol giyerim ama bu moda işi ciddi bir kendini adamışlık gerektiriyor. Benim kendimi adamak istediğim başka konular varken modayı uzaktan lookbook'um olmasını hayal ederek takip ederim ancak. Eskiden yazdığım gibi öyküler yazmayı da düşündüm. Fena da değilimdir, uzunca bir zaman önce arkadaşımın blogunda yazarken 3-5 okunmuşluğum da vardır. Ama yazı yazmak için mutlaka bir şeyler yüzünden canımın sıkılması, isyanımı haykırıyor olmam lazım ergenliğim de bitti artık, isyan edecek duygusal bir şey bulamıyorum. Bu durumda ne yazacağımı da bilmiyorum doğal olarak. Kalkıp sanal ortamda günlük yazacak da değilim, normalde bile günlük yazma konusunda hiç başarılı olamamışımdır.

     Bu karar veremeyiş durumu yaklaşık iki buçuk yıldır kendi bloguma sahip oluşumun önünde duruyordu. Blog sadece adı ve başlığıyla var olmadığından değil. (hala donniedies ismini alan insanı hiç tanımadan ona bolca küfrediyorum o ayrı) Sadece yazmadım işte, ne yazsam bilemedim. Ama çok net bildiğim bir şey var, yazar olmak istediğim. Tunalızade sağolsun, yazabildiğimi fark edene kadar bu benim için sadece bir hayaldi. Şimdi ileride olma ihtimalini düşündüğüm bir ihtimal. Sonuç olarak bu blog, modadan da bahsetsem, spordan da benim yazar olma yolundaki adımlarımdan biri olacak. Umarım tekrar "Araf ne zaman yeni yazı yayınlayacak?" sorusunu sordurabilirim.

Not: Tunalızade'nin blogu burada. Tek başına öyküler yazarak başladığı yolculuğu, blogu tekrar ona kaldıktan sonra böyle tamamladı, kendisini o beraber yazılar yazdığımız zamankinden daha çok takdir etmemizi sağladı. Benim yazdığım birkaç yazı 2010 şubat-ekim ayları arasında.