Annem kafayı yedi!
Sanırım sarışın olmak böyle bir şey. Evet, annem 50 yaşında ilk defa sarışın oldu. Sebebi yılların rengi "fındık kabuğu"nun artık annemin beklentilerini karşılamıyor olması. Çok beyazı varmış da artık 3 haftada bir dip boya yaptırması gerekiyormuş da, hiç sevmiyormuş kuaföre gitmeyi de şöyle 2 ayda bir anca boyatsa ne güzel olurmuş da derken saçı platine yakın sarı olursa bu boyatma arasının uzayacağını keşfetti anacığım. Sonra saçına oryal değdirmeden (birebir kendisinin kalıplarıyla konuşuyorum yanlış anlaşılmasın) açma denemeleri -anlatsam o kısımlar daha komik aslında ya neyse- hüsranla sonuçlanınca çok şükür 1 ay önce gitti, saçına röfle yaptırdı. İşte şöyle yandaki resim gibi bir şey oldu şimdilik... 1 ay sonra gidip tekrar daha da açık bir renk yapacakmış saçını. Tabi en başından annemin saç rengini değiştirmesi bile çok acaip bir olaydı da sonradan geleceklerden habersizdik...
Benim annem düğünler hariç makyaj yapmaz, açık ve net. O zaman bile gözüne kalem çeker, bir de neredeyse hiç belli olmayan bir ruj sürer, o kadar. Yalvarırım allık sürebilmek için, zar zor belki rimel sürmeye ikna ederim... İnanılmaz kokoş bir teyzem olmasına rağmen annem öyle değil işte... Arada bir şu kırışıklık için gece gündüz kremi alır, onu da kendi sürmez genelde babam bitirir. Hani ben bizim evde (ben büyüyene kadar) hiç maske, saç bakım ürünü, kozmetik ürün falan görmedim. Bu kozmetik isteksizliğinin yanında janjanlı, cafcaflı, desenli şeyler giymez. Tipik bir sınıf öğretmenidir, kumaş pantolon, pastel renklerde bir hırka veya gömlek, içine de beyaz bir askılı. Sıklıkla böyle giyinmeyi tercih eder... Devlet memurları için etek giyme zorunluluğu ortadan kalkınca en çok rahatlayan insan herhalde annemdir çünkü hatırlıyorum, en çok şikayet ettiği şey okula giderken giydiği eteklerdi... Üstelik ne ücra köylerde çalışıp da en çok bundan şikayet etmesi etekten ne kadar hoşlandığını gösteriyor sanırım...