21 Haziran 2013 Cuma

Müstahak bazısına

*Kaba bir dille, konuşan insanlardan birebir alıntılar yaparak konuşacağım. Şimdiden kusura bakmayınız.

        Yıllardır söylediğim bir şeydi bu, "Kocam ilk birlikte olduğum insan olmayacak!" Lisedeydim bunu ilk söylediğimde, açıklamam ise şuydu: "Eğer bakire evlenirsem, kocamın beni gerçekten sevip sevmediğini bilemem. Bir erkek beni her şeyimle kabullenmeli, bundan ancak bu şekilde emin olurum." Şimdi olsa da o ergen halimin ağzına çarpı çarpıversem iki tane, "Seksten bahsediyorsun gerizekalı, siyasal söylem mi bu!" diye bir de azar çeksem. İçimin yağları erir gerçekten. Hala bakire evlenilmesini savunmuyorum ama insan ergenken çok saçmalıyor ben bile kendimi konuşurken dinlemeye dayanamazdım diye düşünüyorum... Neyse, konumuz bu değil. Konumuz kadın bekareti ve evlilik. İşte söylediğim gibi kendimin farkında vardığımdan beri üzerinde düşündüğüm şeyler bu kadın erkek eşitsizliği, cinsel özgürlük*, töre, kendi kadınlarımızın diğer kadınlarımıza bakışı, bazı erkeklerin kadınları değerlendirirken sahip olduğu hastalıklı anlayış vb. durumlar.

7 Haziran 2013 Cuma

Bu da benim bakış açım

        Demem odur ki ben asla şiddet yanlısı değilim. Ne olursa olsun bir insanın başka bir insana zarar vermesini savunmam. İlk olarak bunu belirtmek isterim. Şiddet asla haklı değildir. Bir de önceden söyleyeyim, AKP'li değilim, müslüman hiç değilim, Kürt, Alevi ya da herhangi bir şekilde azınlık değilim. Sünni Müslüman ve fakat muhafazakar olmayan bir ailede yetişmiş bir insanım, hiç hakkım yenmedi. Oldukça mutlu ve rahat bir şekilde büyüdüm. Yazacaklarım bütün bunlara rağmen fark ettiğim şeyler. Beni değerlendirirken böyle değerlendirin isterim. Yok bana damga vuracaksanız o da önemli değil. Sadece adil olun isterim.

        Güzel Türkçemde bir atasözü vardır, kendi düşen ağlamaz  diye, herkes bilir. Bu yazının ana teması bu olsun istedim. Eden bulur da derler. Farklı çeşitlemeleri olabilir tabi, benim ilk aklıma gelen bu. İnsanlar seçimlerinin,  tercihlerinin sonucunu yaşar şu hayatta. Öyle ya da böyle.

        Şu an ciddi olarak merak ediyorum ne değişti? Bizim devletimiz kendi vatandaşına bok yedirdi Diyarbakır cezaevinde. Bizim polisimiz eylem yapan transeksüelleri de copladı, öğrencileri de panzerle ezdi, biber gazına boğdu çokça sefer. Bizim devletimiz bundan önce Doğu sorunu, Kürt bile değil Doğu sorunu, dedi diye hapse attı insanları. Bizim devletimiz gencecik çocukları astı "bölücülük"ten. Alevi çocuklara zorla okul sırasının tepesinde namaz kıldırdı, Sünni İslamı dayattı her birine tek tek, üstelik bunlar AKP'den çok daha önce gerçekleşti. Kadınlarımıza copla tecavüz etti bu devletin polisi, öldü o kadınlar işkence altında. Fakat aynı devlet bir yıl önce, Dörtyol'da milletvekilinin oğlu ile tartıştı diye polisleri duvar dibine sıra yapıp "suçluyu" bulup sürdürdü. Bizim güzel ülkemizin gerçeği bu, eline azıcık iktidar geçen kişi kendini bütün kuralların, üzerinde zannediyor. Bu, eylemi dağıtmakla görevli çevik kuvvet, senin işini yapacak devlet memuru, sana eğitim vermekle yükümlü olan öğretmen ya da üniversite hocası veya senin işini görsün de senin aklına uygun bir şekilde şu ülkeyi yönetsin, yasa çıkarsın diye seçtiğin milletvekili olsun değişmiyor.